M.Fethullah Gulen Hocaefendi (( İnanç Dünyamız ))

Bu coğrafyanın talihli fakat biraz mağdur; bahtiyar ama zulme uğramış büyük milleti olan bizler, inancımız, düşünce ufkumuz ve millî üslûbumuz, başka milletlerde olmayacak ölçüde, millî ruh potasında şekillene şekillene, işlene işlene öyle incelmiş, öyle zarifleşmiş ve öyle evrensel değerlerle bezenmiştir ki, fazla değil, birkaç celse bile bizimle oturup kalkanlar bu farklılığı hemen anlayabilirler. Zira bu farklılıkta her zaman bizim gönüllerimizin mukaddes hüznüyle, ruhlarımızın şevk çağıltıları duyulur. Evet, bize kulak verenler, hemen her zaman, bizim beyan ve üslûbumuzda tatlı ve romantik bir hicranın ümitle seslendirilen bestelerini, zevkli ve ebedî bir dâüssılanın da vuslat nağmelerini dinlerler. Evet biz, bir yandan `Ey sâki aşkın narına yandıkça yandım bir su ver` diye mırıldanırken, bir yandan da `Parmağım aşkın balına bandıkça bandım bir su ver` der, hüznümüzü, tasamızı gülücüklere çeviririz. Dillerimiz bazen aşk bazen de melâl söyler; aşk u melâl başkaları için birer ızdırap sayılsa da, biz onlar a Mevlânâlar gibi hep kopup geldiğimiz âleme iştiyakın şiirini dinleriz. Aşk ve melâl bizde, içli, gamlı bir sonsuzluk arzusundan kaynaklanan ruhun lisanıyla bir yakarıştır. İnançlarımız, duygularımız bizi hep ötelerin sihirli âlemlerinde dolaştırdığı için hemen her zaman hüzün ve neş’eyi iç içe duyar; ağlamaları, gülmeleri aynı sesin farklı perdeleri gibi dinler; sînelerimizin tasayla inip kalkmasına yüzlerimiz gülücüklerle cevap verir, gözlerimiz yaşlarla dolup taşarken vicdanlarımız İrem Bağları gibi güllerle kızarır.
Her ferd için müyesser olmasa da, Allah’la irtibat bizim en tabiî tavrımızdır.. ve O’nunla münasebet ömrümüzün bütün hatıralarını zevk u şevke çeviren bir büyü gibidir. O’na ait duygularla atan sînelerimiz sürekli bir temâşâ hülyâsıyla dolar boşalır; gönüllerimizde en acı hazanları bahar neşvesiyle iç içe yaşarız. Ruhlarımız her zaman, Hak’la münasebetin gereği olarak bir kısım hususî duyuş ve zevk edişlerin insiyâkıyla en imrendirici tavırlara bürünür; bürünür ve bize hemen her an, hüzün ve kederlerle dolup taştığımız dakikalarda bile ayrı bir haz ve ayrı bir inşirahı duyurur. Haz veya hüzün, inşirah veya gam, imanla çarpan sînelerimizde istihâlelere uğrayarak bize zevklerin en tabiîsini ve beklentilerin en reel olanını söyler. Gerçi bazen, bizim de, başkaları gibi gelip geçtiğimiz hayat güzergâhında yumuşak saatlerle sert dakikaları, tatlı haftalarla acı günleri ve gece-gündüz münâvebesi içinde gelip geçen aydınlıklarla karanlıkları iç içe yaşadığımız olur; olur ama, inançlarımız, Hak’la irtibatlarımız ve ümitlerimiz sâyesinde kahırların elinden ne lütuflar ne lütuflar yudumlar ve ne erişilmez zevklere ereriz! Kahrı, lütfu bir bilmeyenler azap içinde azaplarla kıvranadursunlar, biz kendi atmosferimizde her şeyin engin bir rahmete inkılâp edeceğini görür; acı tatlı yanlarıyla bütün bir hayatı kevserler gibi yudumlar, yediğimiz-içtiğimiz her şeyde, oturup-kalktığımız her yerde kendi iç âlemimizin değişik dalga boyundaki nurânî inkişâflarıyla, kederlerimizin sevinçler karşısında küçüldüğünü, elemlerimizin lezzetler içinde eriyip gittiğini ve ömürlerimizin en renkli televvünlerle öteler hesabına birer sırlı mahzene aktığını duyar; fânîliğimizin ebediyete inkılâp etmesi hazzıyla, ağlarken bile çevremize gülücükler yağdırırız.
Bizim dünyamızda inançlar, inançların bağrında doğup gelişen beklentiler hayatımızla o kadar iç içedir ki, ömrümüzün her faslı bizi bir dua, bir niyaz, bir namaz durağında kanatlandırır ve âhiretin kapısına kadar götürür; götürür ve gönüllerimize cennet güzelliklerini içirir. Bu sâyede her gün birkaç defa cennet kokularını duyar gibi oluruz. Öyle ki, biz kendimizi hayatın gündelik seyrine salsak bile, gün boyu minarelerden yükselen ezan sesleri, temcid nağmeleri, câmilerin pencerelerinden dışarıya taşan kâmet, tesbih, tahmid ve tekbir sadâları bizi hep kendi iklimine çeker, ruhlarımıza kendi boyasını çalar, gönüllerimizi bir tambur gibi seslendirir, bir ney gibi inlettirir ve bir mûsıkî neşvesiyle coşturur; coşturur da, tâ iç dünyamızın derinliklerinden köpürüp gelen, bütün duygularımıza yayılan, düşüncelerimizi cennet yamaçları gibi renklendirip dilimize, dudaklarımıza ilham çağlayanları gibi akan sırlı bir ledünnîlikle büyülenir ve olduğumuz yerde kalakalırız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

M.Fethullah Gülen Hocaefendinin sunmuş olduğu hizmetlerin ve bu yolda var olanların buluşma alanı.