İrfan abidesi: Hacı Kemal Erimez Abinin Hayatı... Oku paylaş




 
Dönümlerce zeytinliklerini, kuyumcu dükkânlarını, evlerini satmış. Gönül dostuna söz verdiği gibi bu dünyada kendisine ait bir ev bile bırakmamış Hacı Kemal Erimez. İnandığı değerler uğruna servetinin büyük bir bölümünü vakfederek, geriye ailesinin geçimini sağlayacak kadar bir zeytinlik ayırır. Eskiden onlarca işçi çalıştırdığı bahçede, ilerleyen yaşına rağmen yetişen zeytinleri toplama işi kendisine düşer. Bu işlem bitince zeytinler ham haliyle uygun bir müşteriye satılır. Pazarlığın ardından emeğin karşılığı alınır, ailenin rızkı böylece temin edilir. Gönül rahatlığıyla kazancını harcamak üzereyken tüccarlar kapısına dayanır: "Biz zarar ettik. Senin zeytinlerden yağ çıkmadı." Hemen telaşa kapılır. Çünkü kul hakkına girmektense ölmeyi tercih edecek bir gönüle sahiptir. Hiç düşünmeden hem paralarını iade eder hem de zararlarını karşılar. Ama çok geçmeden muhatap olduğu kişilerin yalan söyledikleri ortaya çıkar. Zira zeytinler sıktırılmamış ve alışverişe yalan bulaşmıştır. O ise olayı duyunca hır gür çıkarmak, parasını geri istemek için kapılarına dayanmak, kendisini kandıranlara beddua etmek yerine hemen duaya durur: "Allah'ım ben hakkımı helâl ediyorum. Ne olur onları affet. Onlar bilmiyorlar, bilseler yapmazlardı."
Anlattıklarımız, "Biz bir anlamda yetim büyüdük." diyen Celal Erimez'in babası Hacı Kemal Erimez'le yaşadığı ender anılarından biri. Hacı Kemal Ağabey'in destanlaşan hayatında onlarca örneğine rastlayabileceğiniz karelerden. Onun hakkında çok şey anlatılabilir: Hastalıklarına ve yaşına aldırmadan diyar diyar okul açmak için dolaşması, her gece hıçkıra hıçkıra ağlayarak hayır işine başkalarını da katmak için dua etmesi, inşaatlarda bir işçi gibi çalışması, hicret düşüncesiyle ailesinden kilometrelerce uzakta okul köşelerinde kalması... Ardından destanlar yazılacak bir hayat bırakan Hacı Kemal Ağabey'in vefatına kadar her anı bizlere yeni ufuklar açıyor. Bu ufuk insanını kendimize yaklaştırmak için onun hayatına göz atalım istedik.
Örnekleri kendinden bir hareketin ilklerinden olan Hacı Yusuf Kemal Erimez, 22 Nisan 1926 tarihinde Samsun'un Havza ilçesinde dünyaya gelir. Ama hayatının büyük bir kısmını Ege'de geçirir. Aileden kalan mirasına kendi ticarî kabiliyetini de ekleyerek servetini katlar. Ekonomik durumu sebebiyle Türkiye'nin nabzını ve siyasetini elinde tutan insanlara çok yakındır. Evinde başbakanları, bakanları ağırlar. Fakat bu onun hayatıyla bütünleşen mütevazılığından bir şey eksiltmez. Cami kapılarında hayır işlerinde kullanmak için para toplar, birçok hayır müessesinin inşaatında çalışır. Gönlünde her kesimden insana yer açar. Milletine, yurduna ve inancına olan hizmet aşkıyla hayır işlerinde öncülük yaparken, şevkini yönlendirecek mürşit arar diğer yandan. İzmir'e yeni gelen Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Kestanepazarı Camii'nde verdiği bir vaazdan çok etkilenir. Onun gözyaşlarıyla anlattığı hakikatler kalbinde farklı bir heyecan uyandırır. Haline, davranışlarına ve Alem-i İslâm'ın ihyası için ortaya koyduğu fikirlerine hayran kalır. Millete hizmet yolunda Gülen'in tavsiyelerini, hatta imalarını dahi emir telakki eder. Böylece 35 yıl sürecek dostlukları başlar. Yaşça ondan büyük olmasına rağmen saygıda kusur etmez. Aralarındaki muhabbet öyle bir hal alır ki, günlerce ayrı kaldıkları dönemlerde, yaptıkları telefon görüşmelerinde dakikalarca ağlarlar. Bazen bu görüşmelerin tek bir söz bile konuşulmadan hıçkırık sesleri ile nihayetlendiği bile olur. Hocaefendi, sadık dostu için "Hacı Kemal Bey, zannediyorum çoğumuzdan birkaç kalem öndedir. Çok kimsenin elinden tutmuştur. Civanmertliği, bu hizmette inandığı çizgide ömür boyu koşması... Hele son zamanlarda Orta Asya'da yaptıklarıyla belgeselleştirilmesi gerekli olan bir irfan abidesi, bir değerler abidesiydi." der.

'Bu heyecan olmasa ayakta bile duramazdım'

İrfan abidesi: Hacı Kemal ErimezAnadolu'yu dantela gibi örmeye başlayan eğitim faaliyetlerinde öncülüğü de Hacı Kemal Ağabey yapar. İlerleyen yaşına rağmen Türkiye'yi karış karış gezerek eğitim yuvalarının temellerini atar. Fatih, Serhat ve Yamanlar kolejleri onun ilk göz ağrısıdır. Temellerini gözyaşı ve alın teri ile attığı bu okulların inşaatlarında bizzat çalışır. Okulların açılmasında hem maddî fedakârlıkta bulunur hem de başkalarını da bu fedakârlığa çağırır. Türkiye'nin neslini yetiştirecek eğitim kurumlarının açılışlarında okunan İstiklâl Marşı'na hıçkırıklarıyla eşlik eder.
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından Hocaefendi'nin Orta Asya'ya okul açılması ile ilgili tavsiyeleri üzerine yollara düşmeye karar verir. 65'i deviren yaşına, ayaklarına yaralar oluşacak kadar şeker, ameliyatın fayda etmeyeceği derecede kalp-damar, gözlerine vuracak derecede tansiyon hastası olmasına aldırış etmeden yakınlarının uyarılarına rağmen soluğu Orta Asya'da alır. Sağlığı ile ilgili tavsiyelere kulak asamaz. Onu evde tutmak mümkün değildir. Çevresindekilerin şaşkınlıkla izledikleri performansının kaynağını "Bende bu heyecan olmasa ayakta bile duramazdım." diyerek anlatır.
Azerbaycan, Özbekistan ve Kazakistan'da okul açılmasına vesile olur. Hizmet diyarı olarak kendisine Tacikistan'ı seçer. Kavganın, gürültünün had safhaya ulaştığı, okulların basıldığı, can güvenliğinin bulunmadığı Tacikistan'da eğitim yatırımları için yıllarca mücadele verir. Yaşanan birçok sıkıntı, hastalık ve tehlikeler onu yıldırmaz. Beş okul açtığı Tacikistan'da Türkiye sevdası ile büyüyecek nesillerin yetişmesine zemin hazırlar. Emeği, samimiyeti ile kendisini öyle bir kabul ettirir ki, ülke halkının gönlüne taht kurar. Onların 'Hacı Ata'sı olur.
Erimez, ailesinden kilometrelerce uzakta ağır imtihanlara da maruz kalır. Önce hizmetlerinde hep destek olan, evlatlarına babalarının eksikliğini hissettirmemek için elinden geleni yapan vefalı eşi Adviye Hanım'ı yitirir. Ölüm haberini Tacikistan'da okulların eksiğini gidermek için çalıştığı sırada alır. Son nefesinde yanında olamadığı kırk yıllık hayat arkadaşını uğurlarken bile tek derdi eğitim hizmetleridir. Kederini ise gece sabaha kadar ağlayarak yaşar. Hacı Kemal Erimez eşinin ardından ikinci acısını kızı Sabiha Akdoğan'ı kaybedince yaşar. Böbrek hastası olması sebebiyle zor günler geçiren kızının yanında yeterince kalamayan Erimez, onun ancak son nefesine yetişebilir. Sabiha Hanım küçüklüğünden beri hasretini çektiği babasının yanında Hakk'a yürür. Hacı Kemal Ağabey, evlat acısını içine gömerek damadını kendi elleri ile evlendirecek kadar erdemli davranmasını da bilir. Daha iyi nesillerin yetişmesi için çabalarken kendi evlatlarını ihmal etmenin hüznünü hep içinde taşır. Bir hizmet için gittiği ilde misafir olduğu ev sahibinin kendi çocuğunu kucağına alıp sevmesini görünce gözyaşlarını tutamaz: "Benim de kızım, oğullarım, torunlarım var. Ama onların hiçbirisini böyle kucağıma alıp doya doya sevemedim."
Sıra küheylanlar gibi koştuğu dünya hayatının son dönemeçlerine gelmiştir. Hizmetteki birkaç aksama onun sağlığını da etkiler. Kalbinin daraldığını hissedince çocuklarını çağırır, borçlarını, verdiği sözleri ve üzerindeki emanetleri bir bir sayar. Allah'ın huzuruna borçlu gitmek istemez. Ardından vasiyetini bildirir. Fenalaşınca hastaneye kaldırılır. Koma halinde ulaştırılan hastanede dokuz gün kalır. Rabb'ine yürüdüğü zaman takvimler 13 Mart 1997 Perşembe'yi gösteriyordur. Millet ona olan vefasını, Fatih Camii'nde uğurlarken gösterir. O gün avluda binler, Hacı Kemal için gözyaşı döker. Erimez, adeta bir cumhurbaşkanına gösterilen alakayı görerek Topkapı Mezarlığı'na eşinin yanına defnedilir.
Hacı Kemal Erimez geride çok az insana nasip olacak hayırlar bırakarak veda eder kederli dünya hayatına. Onun gözyaşları ve alın teri ile temellerini attığı birçok müessese kendi gibi dertli binlerce insanı yetiştiriyor şimdilerde. Kurulmasına vesile olduğu gazetemiz ve Samanyolu Televizyonu Türkiye'nin en önemli medya organlarından biri haline gelir. Fatih, Yamanlar, Samanyolu, Serhat kolejlerinde Türkiye'nin gururu olan binlerce genç yetişti ve yetişmeye devam ediyor. Onun, Tacikistan, Azerbaycan, Özbekistan gibi ülkelerde ilk temellerini attığı Türk okulları, bugün 140 ülkeye serpilmiş durumda. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, Erimez'in vefatının hemen ardından dediği gibi: "O bir tane vefat edip gitti. Bir tohum gibi toprağın bağrına düştü. Bir sümbül, bir başak hayatını netice verdi. Bir ölüp o manada yirmi dirildi. Onun koştuğu sahaları, yetiştirdiği nesiller boş bırakmadı." (Cihan Yenilmez)

M.Fethullah Gülen Hocaefendinin sunmuş olduğu hizmetlerin ve bu yolda var olanların buluşma alanı.